SPOR HABERLERİ

Tümünü Göster
Son Güncelleme:

Anketimiz Katılın

Anket bulunamadıı

Yapılarımızla Gaziantep’e vizyon katıyoruz

Yaşadığı şehri ve mesleğini önemseyen, gelecek için kaygılanan ve daha güzel yarınlar için mücadele eden bir anne… İnşaat Yüksek Mühendisi Hacer Çiftçi, yarınlara daha fazla deprem acısını miras olarak bırakmamak için, “Bilimin ışığından ayrılmayalım” uyarısı yaptı.

27 Temmuz 2023 17:52

 “Çocuklarımı beton yığınları arasında büyütmekten mutsuzum” diyen ve yatay mimariyi savunan şehrimizin başarılı   İnşaat Yüksek Mühendisi ve STK yöneticilerinden Hacer Çiftçi ile Parantez okurları için bilgi ve tecrübe dolu, keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 

 

Hacer Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? İnşaat Mühendisi Hacer Çiftçi kimdir, bize anlatır mısınız?

 

Ahmet Mert ve Azra’nın annesi, Rabia hanımın ve rahmetli Mehmet Çiftçi’nin en küçük çocuğu Hacer’im. 1978 yılında Gaziantep’te doğdum, ilk ve orta öğrenimimi Gaziantep’te, lise öğrenimimi İstanbul Pertevniyal Lisesinde tamamladım. 2000 Yılında Gaziantep Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde ‘Gaziantep Deprem Master Planının Sürdürülebilirliğinin Araştırılması’ konusunda yazdığım tezle

yüksek lisansımı tamamladım. Mesleğime başladığım ilk günden bugüne kadar Organize Sanayi Bölgesindeki tesisler öncelikli olmak üzere şantiyelerde çalışmaktan asla vazgeçmeden mesleğimi yapmaya  devam etmekteyim. Yıllar içinde şantiye tecrübem arttıkça hem statik proje yapmaya hem de şirketim adına müteahhitlik hizmeti vermeye başlamış oldum. Mesleğimizin topluma yapılarla vizyon katmak gibi önemli bir görevi olduğu bilincini, bilimden ve yönetmeliklerden uzak kalmadan sürdürülmesi gerektiğini her platformda savunan bir mühendisim. İTÜ’den Proje Yönetim Uzmanlığı eğitimimi almış olmanın ayrıcalığıyla özellikle şehrimize fayda sağlayacak önemli çalışmalarda yer aldım.

 

“ALDIĞIMIZ  NEFESE,  BASTIĞIMIZ TOPRAĞA  BORCUMUZ VAR!”

 

Bir proje yönetim uzmanı olarak hedeflerinizden ve yapmış olduğunuz çalışmalardan bahseder misiniz?

 

Mesleğimin sadece şantiye ya da proje mühendisliği olarak bana yetersiz kalmaya başladığını hissettiğim yıllarda attığım Proje Yönetim Uzmanlığı adımı, benim için hayatımın dönüm noktalarındandır. Her zaman yönetme, çözüm üretme becerimin yüksek olduğunu bilir ve çalışma arkadaşlarımdan da bu yönde olumlu dönüşler alırım.Yıllar içinde tecrübe kazandıkça, ben olmaktan ortak iş yürüttüğünüz paydaşlarla biz olmaya dönüşüyorsunuz.

 

Şehrimi, mesleğimi, özellikle de bir anne olarak geleceğimizi çok önemsiyorum ve dert ediniyorum. Benim gelecek için hayallerim var, sadece beni kapsamayan. Her birimizin aldığımız nefese, bastığımız toprağa borcu olduğunu düşünüyorum ve bu borcu bugün sahip olduğumuz imkanlarla geleceğe daha kaliteli bir yaşam ve dünya hali bırakarak kendi adıma ödemeyi istiyorum.

 

Bu yolda, İMO Gaziantep Deprem Master Planı Yol Haritası Çalıştayı, Sürdürülebilirlik Yolunda Gaziantep Sempozyumu (Mimar Sinan Üniversitesi ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi), Afet Farkındalığı ve Duyarlılığı Sempozyumu (AFAD ve HKU) emek vermiş olmaktan gurur duyduğum çalışmalardan bazılarıdır. Çeşitli yayınlarda yayınlanmış olan sürdürülebilirlik, deprem master konularındaki bildirilerim de benim için çok değerlidir.

“DEPREM ÖNCESİ  YAPILMASI GEREKENLER YAPILABİLSEYDİ TABLO BU KADAR VAHİM OLMAZDI”

 

Asrın Felaketi olarak adlandırılan bir deprem yaşadık. Bu konudaki duygularınızı alabilir miyiz? Yapılarımız neden yıkıldı ya da hasar aldı ve yanlış nerede?

 

Asrın felaketini bir depremle yaşamak biz inşaat mühendisleri için çok ağır bir yük.Yıkılan her yapının altında ezildik, kaybettiğimiz her canla yok olduk. 1900 yılından bugüne kadar büyüklüğü 7 ve üzeri olan 20 adet deprem olmuş ülkemizde. 6 Şubat günü yaşanan ardışık depremlerde çok  ağır bir tabloyla karşı karşıya kaldık ne yazık ki. Deprem master planlarının aşamalarından olan: ‘Deprem Öncesi Yapılması Gerekenler’ bugüne kadar yaşanmış depremlerden ders alınarak belirlenip uygulamaya geçilmiş olsaydı, muhakkak ki tablo bu kadar vahim olmazdı.

Büyüklük ve etkilediği alan açısından ele alınınca benzeri olmayan felaket demek yanlış değil. Büyüklüğü 7.7 ve 7.6 olan iki ayrı deprem yaşanmıştı 6 Şubat sabahı, ancak merkez üssünü AFAD ve  Kandilli Rasathanesi farklı açıklamış ve halen de bu konu da ortak bir açıklama yapılmamıştır. Ben AFAD verilerini danışman hocalarımdan aldığım bilgiyle kullanmayı tercih ediyorum: saat 04:17’de merkez üssü Kahramanmaraş/Pazarcık, büyüklüğü Mw 7.7  olan  ilk depremin ardından aynı gün saat 13:24’de merkez üssü  Kahramanmaraş /Elbistan, büyüklüğü Mw 7.6 olan iki ayrı deprem meydana gelmiştir.Bu ardışık depremler ardında çok ağır bir enkaz bıraktı.Bizler yıllar içinde yaşadığımız depremlerle ülke olarak çok ders almış olmalıydık aslında.Yüzyıllardır deprem üretme potansiyeli açısından suskunluğunu korumuş olan Doğu Anadolu Fayı 6 Şubat depremine neden olmuştur.  Resmi rakamlara göre, bu depremden dolayı yaklaşık 51 bin insanımız  hayatını kaybederken, yaklaşık olarak 115.000 insanımız yaralanmıştır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı  05/05/2023 tarihli hasar tespit raporunda  bölgedeki toplam 1.688.175 binadan: yıkık bina sayısı yaklaşık 35 bin, acil yıkılacak bina sayısı yaklaşık 17 bin, ağır hasarlı bina sayısı yaklaşık 178 bin, orta hasarlı bina sayısı yaklaşık 40 bin olarak belirtilmiştir. Bu sayılar hasar tespit sonuçlarına itirazdan sonra değişebilir. 

 

ŞEHRİMİZ ADINA, BU FELAKETTEN DERS ALMAYI ÜMİT EDİYORUM

 

Neden yapılarımız yıkıldı?

 

Cevaplaması hem çok kolay hem de çok zor bir soru bu. Yıkılan binalara bakıldığında inşaat yapıldığı yıllardaki yönetmeliklere uygun olmadıkları, kullanılan malzeme kalitesinin düşüklüğü, zemin taşıma kapasitelerinin yetersiz olması en temel sebepler arasında sayılabilir. Ancak bunların hepsini doğru yapmış olsanız da olası bir  imar affıyla, mühendislik ve bilimsel kontrolü olmadan, bir binanın üzerine ilave 2-3 kat yaparsanız da yıkılır.  Zemine uygun olmayan temel tasarımlarını da, zemin sıvılaşması sonucu göçen binalarda gördük, özellikle Hatay’da karşımıza çıktı bu durum.

 

Eğer imar yönetmelikleri deprem açısından incelenerek yürürlüğe alınır, doğru zemin etüd çalışmaları yapılır, yürürlükteki deprem yönetmeliklerine uygun statik projeler yapılırsa elimizde ‘DOĞRU ZEMİNE DOĞRU PROJE’ olacaktır. Malzeme kalitesi yüksek ve projesine uygun yapılar yapıldığı takdirde bugünkü tabloyla karşılaşmayız.

Şu anda mevcut yürütülen sistemimizde taşeron firmaların hiçbir sorumluluğu yok. Bizim iş kalitemizde betonarme taşeronları çok önemlidir.Yeni yönetmeliklerle taşeron eğitimleri zorunlu hale getirilmeli ve belirli periyotlarla eğitimin işe katkısının kontrolü sağlanmalı.Yasalara eklenecek maddelerle taşeronlar da olası bir yıkımdan sorumlu tutulmalıdır.Bu uygulamayla inşaattaki herkesin işine olan bakışını değiştirebiliriz.

 

Depremin ne zaman olacağını belirleyen bir teknoloji ya da donanıma sahip değiliz;ancak olası bir afetin etkilerini azaltacak planlamalar yapabiliriz. AFET MASTER PLANINI  bu anlamda çok önemsiyorum ve özellikle şehrimiz adına bu felaketten böyle bir ders alarak çıkmayı ümit ediyorum ve çabam bu yönde devam edecektir. Biz bu depremin yaralarını birlik olma bilinciyle, birbirimizin acısını paylaşmayla daha hızlı sarıyoruz. Bu bizim kültürel kodlarımızdan gelen gücümüz. Çocuklarımıza miras olarak daha fazla deprem acısı bırakmayalım!

 

ORTA HASARLI BİNALARIN YAŞI ÇOK ÖNEMLİ!

 

Orta ve ağır hasarlı binaların durumu ne olacak? 

 

Bu soru en çok aldığım sorulardan birisi. Depremin ilk günlerinden itibaren bu bir kaos. Bina yaşının orta hasarlı bir yapıyı yıkma kararı için önemli olduğunu savunuyorum ısrarla. Tabi ki milli servet; ama güçlendirme yapılamayacak yapılar da var. Doğru güçlendirme  projesi ve uygulaması yönetmeliklere uygun ve işin uzmanı olarak yetkilendirilmiş teknik kişiler tarafından yapıldığı takdirde orta hasarlı yapıların güvenli hale geleceğini savunuyorum. Ağır hasarlı binalarda zaten konu tartışmaya kapalı, kullanılması çok ciddi tehlike. Ne yazık ki çok sayıda insanın yuvası/iş yeri bu durumda  ve nasıl telafi edileceği konusunda endişeli bir bekleyiş var. Benim önerim orta hasarlı tüm yapıların hasar tespitlerinin işin uzmanı kişiler tarafından hızla tekrar yapılması,gerçekten orta hasarlı ise yetkili güçlendirme firmaları tarafından güçlendirme işinin tamamlanması. Güçlendirme bölgemizde bir anda çok konuşulmaya başlandı,projeyi yapacak, uygulayacak kişilerin yetkilendirilmesi ve kontrol mekanizmasının oluşturulmasını ilgili kurumlar ve İMO ortak yürütmelidir.

Neden yıkımlar hızlı değil sorusu da geliyor. Bu konu ciddi bir iş yükü ve doğru planlama gerektiriyor. Ülkede şu anda yaşanan deprem sonrasına hizmet edecek iş makinesi ve taşeron firma yetersizliği gecikmenin en önemli sebebi bence. Enkazların nereye nasıl atılacağı da ayrıca problem. Bilim insanları bu atıkların yıllar içinde oluşturacağı zararları azaltacak ya da geri dönüşümle değerlendirilecek çözümler üzerinde çalışmaya başladı biliyorum, önümüzdeki yıllar bu konuların telafisini aramakla geçecek, tedirginim.

“AFETLERLE BAŞ EDEBİLEN TOPLUM HALİNE GELMELİYİZ”

 

Deprem sonrası mühendis ve müteahhitler hedef tahtasına oturtuldu, bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

İşini gerçekten doğru yapan hem mühendis hem de müteahhitlerin bu konudan çok rahatsız olduğunu biliyorum. Her sektörde olduğu gibi bizim sektörlerde de mutlaka biz gibi olmayan,ama bizden olanlar var. Yine de genelleme yapmak ve bunu sektörümüze  mal etmek doğru değil. Doğru olmayanı ayıklamak adına mücadelemizde kontrol mekanizmamızın ve ceza yaptırımlarımızın çok iyi ve doğru çalışması gerekiyor.

Artık depremlerden dolayı bu kadar acıyı yaşamanın son olmasını istiyor ve diliyorum.

Düşünün bir inşaat yapıyorsunuz 50 yıl geçmiş üzerinden, yıllar içinde o binaya kaçak yollarla 2 kat daha ilave edilmiş, imar affı gelmiş ve resmi olarak onaylanmış bu durum. Yıllar sonra asrın felaketi yaşanmış ve bina çökmüş, insanlar hayatını kaybetmiş.

Ne kadar kahrolsak az değil mi!! Kim suçlu? Hepimizin suçu var. Artık bilinçli bir toplum olmaktan başka çaremiz yok.Kaçak yapıyı da yapmayacak yaptırmayacağız, kolonu da kesmeyecek kesilmesine izin vermeyeceğiz. Ben tüm sektör paydaşlarımızın birlik olmasını ve bilinçlendirme yolunda adımlar atılırken aynı masada görev almasını bekliyorum.Depremle afetlerle baş edebilen toplumlar yaratmalıyız yoksa doğa affetmiyor.

 

ARTAN MALİYETLER, SEKTÖRÜN BÜYÜK SORUNU”

 

İnşaat sektörünün bugün sizce en büyük sorunu nedir?

 

Şu an için en önemli sorunumuz artan malzeme ve işçilik fiyatları, sahada çalışacak taşeron sayısındaki yetersizlik;ama bunu bana  geçtiğimiz birkaç yıl önce sorsaydınız eğitim kalitesinin düşüklüğünü ilk sırada söylerdim. O problem hala devam ediyor ancak şu anda öncelik diğer saydıklarım. Deprem sonrasında ortaya çıkan konut ihtiyacı mevcut güvenli yapıların fiyatlarını çok yükseltti, deprem yaşamamış olan şehirlerde bile göçe sebep oldu. Sektörün en önemli ve güçlü paydaşı müteahhitler, deprem sonrası açığa çıkan konut ihtiyacını karşılamak üzere aldıkları ihaleleri tamamlamak için  bin bir zorlu kulvardan geçiyor. Diğer konu da sektörde çalışan taşeron ekiplerin eğitimsizliği ve yasal sorumluluğunun olmayışı. Yaşadığımız felaketlerden aldığımız dersle, alt taşeron eğitimlerinin ve sertifika sistemlerinin zorunlu hale getirilmesi konusu artık hızla gündeme alacağımız başlıklardan olmalı.

 

Şehrin yapı stoğu hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Yapı stoğu konusundaki fikrim yıllar öncesinden itibaren devam eden deprem çalışmalarım olduğu için biraz net. Çarpık kentleşmeden, gece kondu olarak nitelendirdiğimiz yapılardan yaşadığımız felaketten sonra daha hızla kurtulma yolları bulmalıyız. Bazı bölgelerde zaten başlanmıştı kentsel dönüşüm çalışmalarına. Hem şehrin vizyonu açısından hem de yaşanmış /yaşanacak depremlerden alacakları hasarlardan dolayı bu şart. Bahsettiğim konunun özellikle mali boyutu o kadar büyük ki hemen yapılması imkansız biliyorum.

“BETON YIĞINLARININ ARTMASINDAN DOLAYI MUTSUZUM”

 

Şehirdeki yerleşim alanlarının değişimi konusundaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

 

Gaziantep çok hızla büyüyen bir şehir. Sanayi şehri olmamızdan dolayı çok da hızla yeniliklere alışıyor ve gelişiyoruz. Zaten yenilenme ve güçlü olma kültürel mirasımız gibi.

Şehrin konut yapısı benim çocukluğumdan itibaren çok değişti. Kavaklıkta büyümüş şanslı bir insan olarak şu anda beton yığınları arasında çocuklarımı büyüttüğüm için üzülüyorum. Çocukluğumdaki mahalle kültürünü korumuş olmayı çok isterdim. Belki de biz  Gazianteplilerin yenilenmeye olan tutkusundan, hep bir yer değiştirme içindeyiz. 5-10 yılda bir değiştirdiğimiz evlerimizle çocukluğumuzu, gençliğimizi  de geride bırakıyoruz. Yaşam alanlarımızın bu kadar hızlı değişmesi,  şehrin aldığı göçün fazlalığı konut talebini sürekli arttırıyor. Ne yazık ki bu hızlı değişime bağlı olarak şehrimizin bir inşaat kimliğinin olduğunu savunamıyorum. Son yıllarda şehrin önemli bölgelerinde yapılan parklarla yeşil alanları daha çok görmeye başladık ama yüksek beton yığınlarının artmasından bir inşaat mühendisi olmama rağmen mutsuzum, yatay mimariyi savunanlardanım.

 

GELECEK İÇİN BUGÜN!

 

‘’Gelecek İçin Bugün’’ dernek başkanısınız, dernek hakkında bilgi verebilir misiniz?

 

Kurucu  üyesi olduğum derneğimizin 2 yıldır da başkanlığını devraldım, geleceğimiz adına kalacak projeler de yer almamıza sebep olsun isteğiyle kuruldu. Kurulma amacı özellikle şehrimizin yararına olacak, farkındalık yaratacak her türlü projeye destek vermek, fikir üretmek, STK, yerel yönetim ya da üniversitelerle, şirketlerle  işbirliği yaparak  fayda sağlamaktı. Bu yönde çalışmalara da yorulmadan ve büyük bir keyifle devam etmekteyiz.

 

Son yıllarda iklim değişikliği hakkında da çalışmalar yaptığınızı biliyoruz, gelecek için ne yapmalıyız bizlere neler söylersiniz?

 

Atmosferdeki sera gazlarının varlığı sayesinde yeryüzünde insan ,hayvan ve  bitkiler yaşayabiliyor. Aksi durumda yaşam imkansız olabilirdi. Sera gazları 1700’lü yıllarda  ortaya çıkan  sanayi devrimi sonrasında artış göstermeye başladı.Bu  artışa bir diğer sebep de ormanlarımızın her geçen gün  azalmasıdır.

İklim değişikliğine bağlı olarak sıcaklık artışları, kuraklık, seller, kasırgalar, buzulların erimesi gibi bir çok olumsuz durumla karşılaşmamız kaçınılmaz. Peki ne yapmalıyız bu konuda diye soracak olursanız. Karbon emisyonlarını azaltmak, enerji ihtiyacının yenilenebilir enerji kaynakları tarafından karşılanmasını sağlamak ve ormansızlaşmanın önüne geçmemiz gerekmekte. Ülkemizin de kabul etmiş olduğu Paris Anlaşması İklim Kriziyle Mücadele için atılmış çok önemli bir adımdır. Bu anlaşma içeriğinde yer alan yaptırımlarla dilerim sıcaklık artışını kontrol altında tutarız.

 

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE İLGİLİ ENDİŞELERİM VAR

 

Gaziantep sanayisinin iklim değişikliğine etkisi ve bununla mücadelesi hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

 

Sanayi şehri olmamızın hep avantajından bahsederim, övgü ve gururla. Ama konu iklim değişikliği olunca, endişelerim biraz fazla. 2021 tarihinde kabul edilen anlaşmanın hedefine ülkemiz, 2030 yılında ulaşmayı planlamakta. Tesislerin atmosfere saldıkları sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla sanayi devrimi öncesi dönemdeki gibi hava sıcaklık artışının 1.5 derecede tutulması hedefi var, özetle. Gaziantep özelinde ele alırsak çok güçlü yapıdaki OSB’nin son yıllarda yenilenebilir enerji ve yeşil OSB olma yolundaki çalışmalarını merakla takip ediyorum. Dönüşüm kolay olmayacak ama yapabileceğimize inancım sonsuz. Zaten aksi olursa ticari olarak da kısıtlamalara maruz kalınacak.

 

“HER PLATFORMDA KIZLARIMIZIN,KADINLARIMIZIN YANINDAYIM”

 

Başarılı bir iş kadını olarak sektördeki cinsiyet eşitsizliği hakkındaki düşüncelerinizi bizlerle paylaşır mısınız?

 

Meslek ve sektör erkek egemen, kabul etmeliyiz en baştan. Daha üniversitede okurken 60 kişilik sınıfta 4-5 kız öğrenci olarak başladığımız yolculukta sayımız her geçen gün artıyor. Özellikle şantiyeler eşitsizliğin en belirgin olduğu ortamlardır, son zamanlarda kadın inşaat mühendislerinin çalıştığı şantiye sayısındaki artış umut verici. Cinsiyet eşitliğini dahi konuşmayacağımız kadar bu kavramları aştığımız günler diliyorum. Toplumsal gelişmişliğin temelidir cinsiyet eşitliği. Sürdürülebilir politikalar açısından da toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması önemlidir.

Yönetim kurullarında cinsiyet eşitliği ve sürdürülebilirliğine çok önem veriyorum ve bu konuyu yakından takip ediyorum.Yapılan araştırmalar sonucu, yönetimde çeşitliliğe önem veren şirketlerde verim yaklaşık %30 artmıştır çünkü yaradılışımızdan dolayı çözüm üretme ve karar alma yöntemlerimiz, kriz yönetme süreçlerimiz farklılık göstermekte. Çeşitlilik farklı bakış açısını ortaya çıkaracaktır.

Her platformda bu anlamda kızlarımızın, kadınlarımızın yanındayım, birlikte ses olmaya varım.

 

“PARA KAZANMAYI  DEĞİL BAŞARILI OLMAYI DÜŞÜNÜN”

 

Genç mimar ve mühendis meslektaşlarınıza Parantez aracılığı ile neler söylemek istersiniz?

 

Mesleğimiz sevmeden sadece para kazanmak için yapılabilecek bir meslek değil, lütfen bu bilinçte olun. İyi mühendis olmaksa amacınız, mesleğinizin ilk 5 yılını gözlemleme ve mesleğin inceliklerini öğrenmeye ayırmanızı öneririm. Öğrenme yolculuğunuzun asla bitmeyeceği bilinciyle, bilmediğiniz konularda bilmiyorum demekten çekinmeyin.Meslek birliği, sektör birliği her zaman çok kıymetli, lütfen her zaman bunu korumaya gayret edin. Kendinize eğitimlerle yaptığınız yatırım ve dürüst bir mühendis olmanın kazandırdıklarını ancak mesleğinizin ilerleyen yıllarında anlayacaksınız. ‘Bu ülke, bu şehir bizim vazgeçilmezimiz’ bu bilinçle yolumuza devam edelim.

 

Hacer Çiftçi olarak varmak istediğiniz hedef nedir?

 

Hepimizin hayata gelme sebebi var buna inanıyorum. Bu hayatta vazgeçmenin biz insanlara göre olmadığını, nefes aldığımız sürece hala umudun olduğunu kendime tekrarlarım. Elimden geleni yapar ve sonra oluruna bırakırım. Ama hep bir koşturma, çabalama içindeyimdir. Varmak istediğim net bir nokta yok, her zaman daha ilerisini ve daha iyisini hedefler ve bu doğrultuda çalışırım.İmkanlarımın ışığında en aydınlık yolu çizmek ve gururla yürümek benim hayat felsefem. 

 

Deneyimlerinize göre konfor alanı nedir, neye göre şekillenmeli?

 

Konfor alanı en rahat ve güvende hissettiğimiz yer, tanımı bu. Hepimize göre farklı cevaplar var bence.Bulunduğumuz coğrafya, içinde bulunduğumuz kültürel yapı ve inançlarımız şekillendiriyor konfor alanlarımızı. Konfor alanı sizin kendinizi değerli hissettiğiniz yer bence. Yaptığınız işle, aldığınız hizmetle, belki bir tebessümle bunu sağlayabiliyorsanız dahası yok… Ürettiğiniz, hayal kurduğunuz ve siz olduğunuz  her an konfor alanınızdasınız!

 

Teknolojinin sektörünüze olan etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Mühendislik, bilim ve teknolojiden uzak olmayı affetmez. Dünyada teknolojik gelişmelerle zaman ve mekan kavramı her geçen gün ortadan kalkmaktadır ve inşaat sektörünün teknolojik gelişmelere bağlı olarak küresel inşaat sektörü haline dönüşmesi kaçınılmazdır. Teknolojiyi kullanabiliyor olmak her anlamda üstünlük,inşaat sektörünün yeni inşaat yöntemleriyle geleneksel uygulamalardan uzaklaşacağı da bir gerçek.  Globalleşen dünya şeffaf alüminyum, kendi kendine iyileşen beton, 3D  inşaat yapımı, akıllı yollar  gibi çalışmaları konuşuyor. Yapay zekayla planlama ve maliyet çalışmaları benim en merakla beklediğim konu. Biz Türkler bu gelişmelerin  gerisinde kalamayız, sektör olarak dönüşümün içinde olmalıyız …

 

 

 

brosur
Bu haber 186 kez okunmuştur.
Adınız Soyadınız
E-Posta Adresiniz
Yorumunuz Maksimum 1000 karakter
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.

Yorumlar

0

Onay Bekleyenler

0
  Yükleniyor...